9 Ocak 2017 Pazartesi



Miasm (3.bölüm)

Homeopatik uygulaması.  

Hahnemann, miasmaların hareketini, aktif (active), gizli (latent) ve uykuda (dormant) olmak üzere üç tip miasmatik aktivite olarak gözlemler. 
Aktif miasm, en son ortaya çıkan karakteristik belirtilere yakından dikkat edilerek görülebilir. Kişiye özgü doğru ilaç ile, en aktif miasmatik tabaka temizlendikten sonra, alttan hastalığın sonraki tabakası yüzeye gelerek aktif olacaktır. Bu, latent miasmın daha faal hale gelmesi ya da askıya alınan, uyku halindeki miasmın (dormant) uyanması şeklinde olabilir. Bu vakalar, aktif ve uyku (dormant) halindeki durumların ve belirtilerinin birbirine ne kadar bağımlı olduklarıyla ilgilidir. Karışık miasmalar, benzer olmayan hastalıklar (dissimilar disease §37-§45) prensibini izleyerek, birbirlerini a) püskürtme, b) askıya alma c) karışık eğilimindedirler. Burada, kuvvetli bir miasmın, daha zayıf yeni miasmı püskürterek, mevcut zayıf miasmayı da askıya alıp, sonunda kendi bölgesindeki eski miasmlarla birleştiği unutulmamalıdır. Uygun anti-miasmatik remediler en güçlü katmanı kaldırdığında, sonraki en güçlü tabaka, belirtileri ile yüzeye gelecektir. Bu uygulama, hastalıklara karşı tüm eğilimler (predisposition) ortadan kaldırana kadar devam eder. Bu süreçte, uykuda ve latent miasmdan biri, yapıdaki (constitution) kuvvetler dengesine bağlı olarak daha aktif hale gelir. (1,2)

Hastanın tamamen iyileşemediği durumlardan gelen, karmaşık katmanlar ve bozukluklar oluşturan patojenik güçlerin hepsi miasmatik değildir. Bu nedenle, gözlemlediğimiz çeşitli belirtilerin etiyolojisini anlamak ve hastalık durumunu zaman ve ilerleyişiyle ilişkilendirmek çok önemlidir. Hering yasalarında olduğu gibi, belirtilerin gelişimsel düzeninin tersine çevrilmesiyle, organizmada katmanlar oluşturmuş farklı hastalıklar ortaya çıkar. Bu faktörlerin hepsi, karmaşık kronik vakaların düzgün bir şekilde yönetilmesi için kritiktir; çünkü bir katman latent miasmadan, bir tanesi çevredeki toksinlerden, bir diğeri duygusal veya fiziksel travma nedeniyle oluşabilir. Bazen bu katmanların tamamı büyük yapısal bir remedinin etkisiyle gevşeyebilir, bazı zamanlarda ise belirtilerde değişiklik olarak yeni bir ilaca işaret eder. Karışık miasmalı vakalarda, üstteki miasm kaybolduktan sonra, alttaki latent miasm aniden uyandığında, tamamen aktif oluncaya kadar beklenmelidir. Zira, ilk aktif miasmı temizlenmek için bazen birden fazla remediye ihtiyaç olabilir. Örneğin, hastanın psorik miasmı tamamen ortaya çıkmadan önce, aktif sycotik miasma icin Thuja, Med, ve Nit-ac. gerekebilir. (3)

Günlük uygulamalarda, gizli (latent) ve uyku halindeki (dormant) miasm, birbirinden çok fazla ayırt edilemeyebilir.
Orijinal hastalik belirtilerinin ilk hali olan birincil (primary) belirtiler (psorada kaşıntı ve ciltte kızartı, püskürme, döküntü; gonorede akıntı, sifilisde deri lezyonu olarak ortaya çıkan çıban/şankr gibi..) hafifledikten sonra, miasmalar latent safhasina geçerler. Latent miasm başlangıçta işlevseldir. İkincil (secondary) ve üçüncül (tertiary) aşamaya yaklaşıldığında organik patoloji üretmeye başlar. Bu gizli (latent) dönem, ikincil veya üçüncül aşamaya girmeden önce tedavi edildiğinde, ciddi bir patoloji oluşmadan miasm kaldırılabilir. Gizli (latent) dönem, stres faktörü ya da yaşlanmayla aktive edildiğinde, üçüncü aşama patolojisine girer. Eger latent belirtiler aktif katman halindeyse tedaviye odaklanılmalıdır. (2)

Gizli miasm (latent), ileride ortaya çıkabilecek patolojilere işaret eden, gizli aktif belirtilere sahiptir. Hastanın çokda dikkat etmediği bu belirtier, görüşme sırasında homeopath tarafından ortaya çıkarılır. Ör, burun tıkanıklığı, uykudayken bacaklarda seğirme, kabızlık, anüsde tahriş, ağızda ekşimsi tad, burun kanaması, boyun ve baş kısımda terleme gibi durumlar latent psoraya ait belirtilerdir. Başka bir deyişle, bu belirtiler cok küçük ve zararsız göründüğü için hasta nadiren bir hekime gitmesi gerektiğini duyar. İlk dönemlerde, yaşam gücü üzerinde çok az bir etkisi bulunan bu belirtiler allopatik tedavi ile bastırmaya çalışırken aniden latent miasm aktif hale gelir ve daha ciddi belirtiler üretir. Bu durumda, yaşam gücü derin bir şekilde etkilenir ve bir hekim görmek için acil durum oluşur.

Diğer yandan, uyku halindeki (dormant) miasm ise herhangi bir aktif belirti göstermez ancak yapısal olarak objektif işaretler gösterebilir, zira daha kuvvetli, benzer olmayan hastalık (dissimilar), miasmanın semptomlarını tamamen askıya alarak, uyku (dormant) haline getirmiştir. Daha güçlü benzer olmayan (dissimilar) hastalık katmanları kalktıktan sonra, tedavi gelecektir. (5)

Uyku halindeki (dormant) miasm, hastanın baba ve anne soylarından kaynaklanan hastalıkların incelenmesiyle keşfedilebilir. Kalıtsal olarak, bazen uyku halindeki miasmaya ait gösterge, fiziksel yapıda ince kemikler, zayıf/dar göğüs ve aşırı zayıflık olarak, TB miasm, vb. ile ilişkili olarak kişinin vücudunda görülür. Uyku halindeki miasmı, sadece bu tür fiziksel beden göstergelerine bakarak otomatik olarak nosode ile tedavi edilmemelidir. Normalde, uyku halindeki miasm, daha güçlü benzer olmayan (dissimilar) hastalık katmanları kalktıktan sonra bazı aktiviteler gösterecektir. Homoepat aile öyküsüne veya fiziki yapıya bakarak, uyku halindeki miasmaya nosode verirse, düzensiz uyanma riskini oluşturur. Bu durum, uzun süreli şiddetlenmeye (aggravations) neden olabilir ve vakanin doğal katmanlarını bozabilir; bu durum, tedaviyi daha da zorlaştırır. (1,5)

Hahnemann'ın kronik hastalıklar teorisinden yararlanmak, klasik miasmalarin herbirini ayrı ayrı inceleyerek hastalık belirtilerinin temelini anlamak demektir. Bu bilgi “aktif”, “gizli” ve “uyku” halindeki durumların uygun sırayla tanınmasına izin verir; Böylece, hasta için doğru ilaçları seçmek ve doğru zamanda kullanmakta çok yardımcı olur. Zira, miasmatik sendromlar, benzer belirtiler bileşenleri üzerine odaklanmaktadır ki; bu da anti-miasmatik ilaçların gruplanmasında görülür.

Miasmalarin resmini net bir şekilde görmek, karmaşık vakaların belirtilerini düzenlemede ve uygun bir tedavi planı seçmede yardımcı olur. Bu bilgilerle homeopat hangi belirtilerin hangi miasmlardan kaynaklandığını ve durumun katmanlarının nasıl şekillendiğini anlayabilir. Böylece, nedensel faktör(ler) le beraber, üst katmana ait belirtiler bütününe karşılık gelen ve yine bu katmanı miasmatik olarak da içeren, kişiye özgü remediyle çözüm getirebilir.

Bazı vakalarda, çeşitli yollarla baskılanma (ilaç kaynaklı, fiziksel, duygusal, ameliyat, allopatik drug vb.) sonucu “tek-tarafli hastalık” (one-sided cases §173) görülebilir. Böyle durumlarda “resim bozulduğundan” çok az belirtiyle “belirtiler bütününü” elde etmek zordur. İnsomnia, anorexia ve kronik yorgunluk (CFS) gibi rahatsizliklar da, böyle cok az belirtilere rastlanabilir. Kişinin ruhsal/psişik görünüm ve mevcut birkaç belirtiyle yüzeyde olan miasm teşhis edilir. Derin etkili anti-miasmatik remedinin, merkezden çevreye doğru yaptığı etki ile vakada açılma sağlanır. Böylece, bastırılmış belirtileri yüzeye getirerek belirtiler bütününe ait resim elde edilebilir. Örneğin, uykusuzluk problemi ile gelen, daha fazla modalite ve karakteristik belirti bulunamayan, fakat, süpheci, kıskanç ve gizlilik içinde sır vermeyen dişavurum ile kendini ifade eden kişiye sycotik miasm karşılık gelecektir. Bu durumda, sycotic miasmayı ve mevcutdaki çok az belirtileri içeren remedilerden biri verilir.(2)   

Remediler, aynı zamanda miasmatik yapılar için, de bilinir. Örneğin, Kali bich sivilceli, sifilitik veya psorik etkilere sahip yağlı, balik etli, açık tenli kişiler için uygundur. Tüberkulinum ince, uzun, dar göğüslü, aktif, fiziksel zayıflik ve erken zihinsel gelişim gösterir. Hidrojenoid yapılar için uygun olan Thuja, aynı zamanda sycosis, kondilomalar, siğiller, muköz ve kütanöz yüzeylerdeki anormal büyümelerle ilişkilidir. Asterias Rubens, sycosis veya kanser diyateze maruz kalmış kırmızı yüzlü, gevşek dokulu, üşüyen, lenfatik yapıları işaret eder. Guaiacum romatizmalar için bilinir ve özellikle siyah saçlı ve gözlü sifilitik ve mercurial hastalar için uygundur. Hydrastis, gastrik ve hepatik fonksiyonların belirgin şekilde bozulması; aşırı alkol kullanımı ve kanser diyatezinin getirdiği çöküş ile birlikte kaşektik veya kötü huylu bozukluklar gösterir.  (Boericke)

Hahnemann’in bir kaç özlü sözlerine miasmatik açıdan bakarsak (§9) da; “Sağlıklı durumdayken, mutlak bir hakimiyeti olan ve fiziksel bedene hayat veren yaşam gücü, organizmanın bütün parçalarının his ve işlevlerini, hayranlık uyandıran bir uyum içerisinde tutar. Böylece, içimizdeki akıllı güç, bu sağlıklı ve hayat dolu aracı varlığımızın daha yüksek amacına hizmet etmek için özgürce kullanabilmektedir”. (§3) Her bireysel vakada tedavi edilmesi gereken nedir? (§5) “Hekim, tedavide kendisine yardımcı olacak ve aynı zamanda kronik hastalığın gelişimindeki en önemli hususları tespit edebilirse ki; bu bilgiler çoğu zaman hastalığın temel nedeni olan kronik miasmdan kaynaklanmaktadır”. (§11) "Spiritüel yaşam gücü, öncelikle, zararlı hastalık etkeninin dinamik etkisi yüzünden bozulmuştur ve sadece hastalık belirtileriyle birlikte kendini belli edebilir”. (6)


Özet ve Sonuç

Miasm, akut hastalık tezahürünün altında yatan kronik hastalığa yatkındır. Bilinmesi gereken, bunlarin nadir görülen bir sıkıntı olmadığıdır. Bunlar, tüm canlılardaki temel yatkınlıktır. Bu nedenle, insan-üstü veya ölümsüz olmadığımız sürece, içimizde doğuştan gelen ve sonradan kazanılan miasmalar vardır. Kişiyi savunmasız hale getiren bu durumla karşı karşıya kalmanın rahatsız edici olmasına karşın, binlerce yıldır yaşayan ve gelişen insanları anlamak önemlidir.
Miasm büyük bir hastalığın içerdeki gölgesidir; böyle bir hastalık kendine has güçlü esansi ile, kendini hayati güce damgalar. (imprinted). Boylece geride kalan, yaşam gücünün üstünde bıraktığı gölgesidir. Miasmın bu kavramı, sadece hasar görmüş veya bozulmuş yaşam gücü olarak görülür.

Miasmalar, manevi potansiyelimizin gerçekleşmesinin önünde duran engellerdir. Dolayısıyla, bu yönde elde edilen ilerleme sağlığa işarettir, ya da miasmdan kurtuluşun bir işaretidir. Ancak, insan davranışının kendini gerçekleştirme yolundaki bu pozitif yön, ayni zamanda belirtiler, işaretler veya varlığımızın ifadeleridir.   
Sağlıkta, kişi ve farkındalık “şu anda” birlikte bulunurken; hastalık bu farkındalığı saptırır. Böylece, hastalık aslında, “spirutuel ruhun” “benzerin manevi gücü” tarafindan ele geçirilmesini çağrıştırır. Bu, bir kez “benzerle” yok edildikten sonra; zevk ve ağrı, arzu ve tiksinme, ya da sevgi ve nefret arasında bölünmeden varlığın daha yüksek amaçlarını yerine getirmek için “farkındalığı özgür bırakır”. Hiçbir çatışmanın olmadığı yerde spontan eylem ortaya çıkarak, zevk ve acı, arzu ve nefret kutuplarının ötesine geçilir. Buna, miasmın ötesi diyebiliriz. Böylece bireyi, bilimin yoluna koyan özgürlük, dürüst davranışlarla, doğru eylem yollarında, güzellik ve merhamet olarak ortaya çıkar.



Kaynaklar:

1- Little D. The Homeopathic Compendium. Psora and Anti-psoric Treatment. Chapter 2. Understanding the Miasm.
http://friendsofhealth.com/wp-content/uploads/2014/08/Volume-III-C2-UnderstandingtheMiasms.pdf

2- Banerjea. S.K. “Miasmatic Prescibing”. Second extended ed.2006. Allen College of Homeopathy, Chelmsford, Essex, England. 

3- Chronic Diseases and Theory of Miasms. 1995

4-Boericke W. “Boericke’s New Manuel of Homeopathic Materia Medica with Repertory. B.Jain Publishers. 2007

5- Roberts. H. “The Principles and Art of Cure by Homeopathy” IBPP Publishers. New Delhi

6- Hahnemann S. “Organon of the Medicine”, Fifth & Sixth ed. Combined. B.Jain Publishers. 2007


7- Candegabe. E.F. “Comparative Materia Medica”. Beaconsfield Publishers Ltd. UK. 1997